Dersim toplumunda geçmişle diyaloğun önemi çok merkezlidir. Bu aynı zamanda ve özellikle bölge dışında yaşayanların ‘Dersim sofrasına’ yaptıkları vurguyla ifade edilen sembolik kimlik için de geçerlidir. Kültürel mallar, ‘miras’ ve geleneklere duyulan ilgi, köken ve tarihin, günümüzün Dersime özgü bir şekilde anlaşılmasını ve savunulmasını sağlayacak bir eğilim üretir.

Tarihsel bir süreçle gelişen bu geçmişe yaklaşım, sanat ve kültürün, miras olarak ele alındığı bir yaşam biçimine yol açar. Bu anlamda Dersim sofrasının bazen inanç kapsamında kutsanması onun devraldığı kültürel miras yaklaşımına aittir. DERSİM halkı ‚ocağında’ milliyetlerin uzlaşmasını, halkların birliğini pişiriyor. Sabahın ilerleyen saatlerinde, sofrasındaki tatların damakta çıkardığı ses dalgaları dağların zirvesinden yükselen güneş ile sohbete dalarken o ‘şavak peyniri‘, bal, tereyağı ve diğer tüm yöresel yiyeceklerle aşk ı meşk ediyor.

Osmanlı mutfağının kapıları bir dönem Türklere ve Kürtlere  kapalıyken, Dersimde yaşayan insanlar çevreden Yaprak sarmayı, Köfteyi, Pirinci tanıyıp, komşularıyla yoğurt çanağına birlikte kaşık salladı. Onlardan devraldığı mutfak objelerinin çoğu aslını aşan kopya resimler gibi hala canlı duruyor hatıralarda.

DERSİM mutfağının ve damak tadının hafızaya kazınmış, hegemonik bir dili var. Basit sıradan yemekler dahi geleneksel kutlamalarda benzersiz bir tada dönüşüyor. Dersim, yıllardır büyük göç veren bir bölge olarak bilinir. Göç edilen ufkun sonundaki o coğrafyalarda ortaya çıkan çeşitliliğin gastronomik sonucu sadece Dersim sofrasını değil aynı zamanda oralara göç eden diğer halkarın da‚ ‘etnik’  bir kültür ve tahakkümünün ifadesi olarak yorumlanıyor. Gündelik yaşam yeni bir bağlamın ötesine geçerek kültürel kimlik fikrinin gelişmesine yol açıyor.

Paylaşın